Finansal tablolar ve hukuksal sonuçları hakkındaki bu çalışma, ticaret hukuku hükümlerinin yanı sıra muhasebe hukuku, medeni hukuk ve uluslararası standartlar alanlarında geniş bir incelemeyi içermektedir. Şirketlere yatırım yapılması ve şirket performansına uluslararası güvenilirlik konusunda finansal tablolar esas alınmaktadır. Bununla birlikte, finansal tablolar anonim şirkette birçok düzenlemenin temelini oluşturmaktadır. Buna göre yönetim kurulu finansal tabloları hazırlar ve genel kurula sunar. Denetim finansal tablolar esas alınarak yapılır. Buna bağlı olarak, denetçi şirket hakkında denetim raporunu oluşturur. Genel kurul, denetimden geçmiş finansal tablolara dayanarak şirkete ve yönetim kuruluna ilişkin kararlar alır. Pay sahibi, bilgi alma ve inceleme hakkını finansal tablolara göre kullanır. Bu düzenlemelere rağmen, finansal tablolar genellikle hukuk alanı dışında, muhasebe bilim dalının konusu olarak görülmektedir. Bu sebeple, finansal tablolara ilişkin Türk Ticaret Kanunu düzenlemeleri esasına inilerek değerlendirilememektedir. Finansal tablolarla ilgili yargı kararlarında yeterli derinliğe inilememektedir. Bu eksikliğin, yapılan bu çalışmayla giderilmesi amaçlanmaktadır; çünkü, Ticaret Kanunu'nda yer alan düzenlemeler sebebiyle, finansal tablolar ticaret hukukunun konusunu oluşturmaktadır.(ARKA KAPAKTAN)
Bu çalışma uygulama ve pratikte kolaylık sağlaması için hazırlanmış olup, ticari defterlerdeki kayıtların uyuşmazlık konusu davalara etkisi ve sonuçları konularına göre tasniflenerek araştırılmıştır. ‘ Söz uçar yazı kalır.' Sözü unutulmamalıdır.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için;
- Kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş,
- Açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).
Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Bu çalışma. Hukukçular, mali müşavir ve muhasebeciler ile ticari defter tutma zorunluluğu olanlar ( ör. Ticaret şirketleri, kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler, 1. Sınıf tacirler … ) ve ilgilenen herkes için rehber niteliğindedir.
Konu Başlıkları
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalının değerli mensupları, Hazırlık Komisyonunda görev yapmaktan onur duyduğum 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve devamında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kabulü sonrasında, yargılamada ve uygulamada oluşan ihtiyaçları göz önünde bulundurarak, altı yılı aşan ve devamlılık arz eden uzun bir süreçte çeşitli bilimsel toplantılar gerçekleştirmiştir. Bu eserin de dayanağını oluşturan toplantı serisinden kısaca bahsetmek gerekirse; ilk olarak vurgulanması gereken, Sermaye Piyasası Kanunu ile ikincil düzenlemeleri konu alan bu toplantıların 3 Kasım 2015 - 3 Mayıs 2017 tarihleri arasında Sermaye Piyasası Kurumu ve Borsa İstanbul Anonim Şirketi yetkililerinin kıymetli katılımıyla gerçekleştirilmiş olduğudur. Bu kurumsal katılım büyük bir önemi haizdir, zira "Yeni" Sermaye Piyasası Kanunu, "Yeni" Türk Ticaret Kanunu ekseninde incelenmiş ve iki kanun arasındaki ilişki (açık ifadesiyle uyum ve bazen çelişki bazense çatışma), uygulamadaki birikim ve ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirilmiştir. Eserin ilerleyen kısmında görüleceği üzere, bu toplantı serisi kapsamında yedi adet toplantı yapılmış ve toplamda on yedi adet tebliğ sunulmuştur. Özellikle yedinci ve son toplantının, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı ve Sermaye Piyasası Kurumunun (değerli uzmanlarının) akademik işbirliğinin güzide (ve devamını arzuladığım) bir örneği olduğunun altını çizmek isterim.(ÖNSÖZDEN)
"Rekabet merkezinde şekillenen alanlardan haksız rekabet, rekabet hukukundan farklı olarak hem piyasada yarışan rakiplerin hem de piyasadaki diğer tüm katılımcıların aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı diğer haksız davranışlardan korunmasını ve rekabetin tüm katılanların yararına adil olarak devamını sağlayan bir piyasa düzeni öngörmektedir. Bu itibarla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'n da haksız rekabetin hukuki boyutuna yönelik oldukça detaylı düzenlemelere yer verilmiştir. Ancak ilgili haksız davranışların aynı zamanda ekonomik düzeni bozucu nitelikte sonuçlar doğurma ihtimaline binaen kimi haksız rekabet fiilleri aynı zamanda ceza hukuku müdahalesine layık görülmüştür.
Bu çalışmada da haksız rekabet fiillerine yönelik olarak; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 62. maddesinin b, c, d bentlerinde düzenlenen suçlar ele alınmıştır. İlgili suçlar irdelenmeden önce sık karıştırılan hukuki kurumlardan haksız rekabet ve rekabet hukuku arasındaki ilişki incelenerek haksız rekabet suçları ekonomik suçlar perspektifinden incelenmiştir. Bu doğrultuda Türk Ticaret Kanunu'nun 62. maddesinin a bendi yollamasıyla 55. maddesinde yer alan haksız rekabet fiilleri inceleme dışında bırakılmamış, aksine tüm haksız rekabet suçları hem genel olarak değerlendirilmiş hem de ilgili fillerin incelenen suçlarla örtüştüğü noktalarda bu fiillere değinilmiştir.
Suçların reklamlar yoluyla işlenebilmesi sebebiyle reklamlara yönelik düzenlemeler ve uygulamadaki durum da suç bakımından incelenmiş, yalnızca suç tiplerinin inceleme metoduna göre aktarılmasıyla yetinilmemiş, içtihatlarda ki çeşitli kabuller ile yaptırımların gerekliliği ve yerindeliği meseleleri de ele alınmıştır."
(Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
"Karayolu taşımacılığı bugünün koşullarında ülke sınırlarını aşarak birden fazla ülke sınırları içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bu durum da karayolu taşımacılığının belirli bir düzen içerisinde yürütülmesini gerekli kılmaktadır.
Karayoluyla milletlerarası eşya taşımacılığının şartlarını düzenleyen "Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı Hakkında Konvansiyon (CMR)", eşyanın karayoluyla milletlerarası arenada taşınması esnasında sözleşme taraflarının yükümlülüklerinin tespitinde uygulanmaktadır. Ancak, CMR Konvansiyonunda taşıma sözleşmesi ile ilgili her konunun düzenlememesi, Konvansiyonda yer almayan hususların milli hukuk çerçevesinde ele alınmasını gerekmektedir. Karayolu taşımacılığı Türk hukukunda KTK, TTK hükümleri kapsamında düzenlenmiştir. Ayrıca Türkiye, 1995 senesinde CMR Konvansiyonunu onaylamış ve bu tarihten itibaren CMR, Anayasa md. 90 gereğince, bir kanun hükmü olarak Türk hukukunda uygulama alanı bulmuştur.
Türkiye, CMR Konvansiyonunu sadece onaylamakla kalmamış, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Dördüncü Kitabında Taşıma İşleri kısmında yer alan eşya taşımacılığına ilişkin hükümler, CMR Konvansiyonu hükümleri ile uyumlu olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ışığında kaleme alınan eser, karayoluyla eşya taşımacılığı esnasında karşılaşılması muhtemel taşıma ve teslim engellerinde, sözleşme taraf ve ilgili kişilerinin yerine getirmesi gerekli olan yükümlülükler ile olayın çözümünde başvurabilecekleri yöntemleri inceleme konusu edinmektedir."
(Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
"Çek Hukuku" adlı eserimizin, son basısının ardından geçen on yılı aşkın bir süre sonra tekrar ilgililerinin değerlendirmesine sunmak üzere yeni basısının hazırlanmasına karar verdik ve bu amaçla tam ondört ay önce çalışmaya başladık. Belirli kesintilerle devam etse de, uzun soluklu bu gayret nihayet meyvesini verdi ve böylece elinizdeki eser tekrar okuyucusuyla buluşma imkanına kavuştu. Eserin yeni basıya hazırlanması üç aşamada gerçekleşmiştir. Bunlardan ilkinde eserde incelenen ve değerlendirilen büyük küçük bütün mevzuattaki yenilikler ve değişiklikler, Haziran 2019 tarihi itibariyle yeniden yorumlanarak esere aktarılmıştır. Ardından eserin son basısını takiben yine Haziran 2019 tarihine kadar yayımlanan genelde kıymetli evrak hukukuna, özelde ise çek hukukuna yönelik tüm bilimsel çalışmalar taranmış, dile getirilen görüşler incelenerek esere işlenmiştir.Son olarak ise Yargıtay tarafından verilen ve yayımlanan bütün kararlar 2018 yılı sonu itibariyle taranmış, bunlardan emsal nitelikte olanlardan kitaba alıntılar yapılmış, örnek niteliğinde olanların bir kısmına ise sadece işaret edilmekle yetinilmiştir. Bu amaçla binlerce karar taranmış, bunlardan yüzlercesi ise esere işlemiştir. (ÖNSÖZDEN)
Bu çalışma limited şirket ile ilgili kavramlar ve müdürün azli olarak iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde öncelikle limited şirket, müdürlük kavramı ve limited şirket ile müdür arasındaki sözleşme ilişkisi ile ilişkinin hukukî niteliği incelenmiş. Çalışmanın ikinci bölümünde müdürün azli hususu hem 6762 Sayılı ETTK hem de 6102 Sayılı TTK uyarınca ayrı ayrı ele alınmış. Çalışmayı oluşturan tüm hususların İsviçre ve Alman hukuklarındaki görünümlerine yer vermeye özen gösterilmiş, meselelere hem şirket hem de müdür açısından yaklaşılmaya çalışılmış.
(Girişten)
Konu Başlıkları
"Farklı şirket türlerinde kurulan şirketlerin özellikle ekonomik gelişmelere paralel olarak profesyonelleşme, ihtiyaç duydukları sermayeye daha kolay ulaşma ve mevcut sistemin belirli şirket türlerine sağladığı avantajlarından yararlanma gayeleri için istedikleri şirket türüne dönüşmeleri her zaman bir ihtiyaç olarak mevcudiyetini korumuştur. Bu ihtiyaca cevap veren tür değiştirme, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun kabulünden itibaren hukukumuzda düzenlenen bir hukuki kurum olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile bu kurum ile ilgili önemli yenilikler getirilmiştir. Kanunun 180 ila 194'üncü maddeleri tür değiştirme kurumunu ayrıntılı olarak düzenleyen hükümler içermektedir. Bu nedenle tür değiştirme kurumunun bu yeniliklerle birlikte yeniden değerlendirilmesi gereklidir. Kitapta, tür değiştirme kavramı, tür değiştirmeye hakim olan ilkeler, ticaret şirketlerinin tür değiştirme işlemlerinde uymaları gereken prosedür, menfaat sahiplerinin tür değiştirmede korunması ve tür değiştirmede ilgili menfaat sahiplerinin olası hukuki uyuşmazlıkta açabilecekleri davalar incelenmektedir." (Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
Anonim ortaklık genel kurul kararının hükümsüzlüğüne ilişkin davalarda genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılması talebi yaygın bir uygulama alanına sahiptir. İlgili düzenleme 6102 sayılı TTK m. 449'da yer almakla birlikte bir usul hukuku müessesesi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, bu düzenlemenin usul hukuku boyutuyla incelenmesi önem kazanmaktadır.(ÖNSÖZDEN)