"Aynî Haklara Uygulanacak Hukukun ve Yetkili Yargı Merciinin Tayininde İrade Serbestîsi Prensibi başlıklı çalışmamız, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Doktora Programı kapsamında doktora tezi olarak hazırlanmış, 28.07.2016 tarihinde sunulmuş, Prof. Dr. Günseli Öztekin Gelgel, Prof. Dr. Saibe Oktay Özdemir, Doç. Dr. Ali Yeşilırmak, Doç. Dr. Emre Esen ve Doç. Dr. Ceyda Süral’dan oluşan jüri tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir. Bu çalışma, değerli Hocalarımın eleştirileri doğrultusunda geliştirilip güncellenmesi ile ortaya çıkmıştır.
Çalışmamızın konusunu, milletlerarası özel hukukta taşınır ve taşınmaz eşya üzerindeki aynî haklardan doğan ihtilaflarda gerek uygulanacak hukuk ve gerekse milletlerarası usul hukuku bağlamında yetki anlaşmaları ve milletlerarası tahkim hukukunda irade serbestîsi prensibi oluşturmaktadır.
İrade serbestîsi prensibi, özel hukuk alanında tarafların kendi iradeleri doğrultusunda aralarındaki hukuki ilişkileri düzenleyebilmelerini ifade etmektedir. Milletlerarası özel hukukta ise irade serbestîsi, kanunlar ihtilafı alanında hukuk seçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Milletlerarası özel hukukta taraf iradesi doğrultusunda tanınan hukuk seçimi, öncelikle sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde ve sonrasında globalleşen dünyamızda yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkların giderek artması ile sözleşme dışı borç ilişkilerinde, milletlerarası aile ve miras hukukunda ve de fikri mülkiyete ilişkin haklara uygulanacak hukukta yer almıştır. Eşya üzerindeki aynî haklardan doğan ihtilaflar bakımından ise Türk milletlerarası özel hukukunda irade serbestîsi prensibine yer verilmemektedir. Çalışmamızda karşılaştırmalı hukuktan da faydalanılarak taşınır ve taşınmaz eşya üzerindeki aynî haklardan doğan ihtilaflarda irade serbestîsine hangi ölçüde yer verilebileceği sorusuna cevap aranmaktadır.
Milletlerarası özel hukukta eşya üzerindeki aynî haklardan doğan ihtilaflara uygulanacak hukuk olarak çoğunlukla eşyanın bulunduğu yer hukuku olan “lex rei sitae” kuralının uygulanacağı kabul edilmekle birlikte, günümüzde özellikle taşınır eşya üzerindeki aynî hak uyuşmazlıklarında bu yaklaşımın değişmeye başladığı, gerek doğrudan hukuk seçimi ve gerekse de en sıkı ilişkili hukuk ve daha sıkı ilişkili hukuk bağlama noktaları ile dolaylı hukuk seçimine yer verildiği görülmektedir.
Milletlerarası özel hukukta irade serbestîsi prensibi, kanunlar ihtilafı yanında milletlerarası usul hukukunda da yetki anlaşmaları ve milletlerarası tahkim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı çalışmamızda, taşınır ve taşınmaz eşya üzerindeki aynî haklardan doğan uyuşmazlıklarda hem Türk mahkemelerinin hem de yabancı devlet mahkemelerinin yetki anlaşması yoluyla taraflarca yetkilendirilip yetkilendirilemeyeceği incelenecektir.
Temeli irade serbestîsi prensibine dayanan milletlerarası tahkim hukukunda özellikle taşınmaz eşya üzerindeki aynî haklardan doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığının belirlenmesi de çalışmamız bakımından önem taşımaktadır. Zira Türk milletlerarası tahkim hukukunda, Türkiye’de bulunan taşınmazların aynından doğan ihtilafların tahkime elverişli olmadığı kabul edilmektedir. Bununla birlikte karşılaştırmalı hukukta durumun farklılık arz etmektedir. Bu nedenle çalışmamızda, taşınmaz eşya üzerindeki aynî haklardan doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığı meselesi üzerinde de durulmuştur." (Tanıtım Yazısı)
Günümüzde yabancılık unsuru taşıyan ticari ilişkiler yaygınlaşmıştır. Bu ticari ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların oldukça büyük bir kısmının çözümlenmesinde taraf iradesini ön planda tutan, mahkemelere oranla daha tarafsız, bağımsız, hızlı ve adil olduğu düşünülen milletlerarası tahkimin tercih edildiği görülmektedir. Milletlerarası tahkim yoluyla uyuşmazlıkların çözümlenebilmesi için uyuşmazlık taraflarının tahkim iradelerini yansıtan, herhangi bir ihmale mahal vermeyecek surette titizlikle düzenlenmiş, tarafların milletlerarası tahkim yolundan bekledikleri faydayı kendilerine sağlayabilecek nitelikte bir milletlerarası tahkim anlaşması yapılması gerekmektedir. Kitapta bu kapsamda milletlerarası tahkim anlaşması hakkında genel bilgi verilerek geçerli bir milletlerarası tahkim anlaşması kurulabilmesi için gereken ön şartlar ve unsurlar incelenmiş; milletlerarası tahkim anlaşmasının içeriğinde yer alabilecek hususlara ve görev belgesine değinilmiş; milletlerarası tahkim anlaşmasının olumlu ve olumsuz etkisi, üçüncü kişilere teşmili, haciz ve iflas yolu ile takibe etkisi ele alınmıştır. Konu, Milletlerarası Tahkim Kanunu ve milletlerarası sözleşmelerde yer alan düzenlemeler karşılaştırılmak, öğretideki görüşler ve çeşitli yüksek mahkemelerin kararları değerlendirilmek suretiyle incelenmiştir.(ARKA KAPAKTAN)
"21. yüzyılda küresel güç dengesinin başat aktörlerinden Rusya Federasyonu'nun Baltık ülkeleri ile olan dış politikasını Avrupa Birliği, NATO ve bölgesel güvenlik ilişkileri ekseninde ele alan bu kitap alanında ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Rusya'nın Baltık ülkelerine yönelik dış politika kurgulama sürecinde enerji ekonomi-politiği, füze savunma sistemleri, dış ticaret ve demografi gibi birçok olguyu inceleyen bu eser, disiplinler arası bir çizgide analiz çerçevesi oluşturmaktadır. Rusya'nın Baltık politikası neden önemlidir? Baltık ülkelerinin AB ve NATO üyelikleri Rus dış politikası üzerinde nasıl bir etki yaratmıştır? Soğuk Savaş sonrası dönemde Rus dış politikasının şekillenmesinde hangi olaylar rol oynamıştır? Eser, Rusya'nın Baltık ülkeleri dış politikasının tarihsel süreçteki seyrini inceleyip, dış politika stratejilerini uluslararası ilişkiler ve güvenlik kuramları açısından değerlendirirken, özellikle Soğuk Savaş sonrası döneme odaklanmaktadır. Çalışmada Rusya'nın söz konusu ülkelerle uzun süredir süren kırılgan ilişkilerinde, bugün uzlaşma mı, yoksa anlaşmazlık mı olduğunu anlamak amacıyla Rus dış politikasının gelişimi, Baltık ülkelerinin AB ve NATO üyelik süreçleri ve sonrasında değişen dengeler, ekonomik gelişmeler, bölgedeki güvenlik sorunları ve bu ülkelerdeki Rus diasporasının durumu gibi her iki tarafı da ilgilendiren konular incelenmiştir. Yazarların Rus Dış Politikasında uzmanlaşmış olmalarına ilaveten, Baltık ülkeleri ve Rusya'da ki saha çalışmaları ile zenginleştirdikleri bu eser Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler literatüründe özgün bir araştırma olduğu değerlendirilmektedir." (Arka Kapak Yazısı)
Konu Başlıkları
"Hirsch'in de ifade ettiği üzere Ticaret hukukunun bir yönüyle ulusal, diğer yönüyle ise uluslararası olan bir hukuk dalıdır. Gerçekten de ticaret hukukunun dünya ticaretiyle sıkı bir ilişkisi bulunmakta, diğer hukuk dallarında görülen baskın ulusal karaktere karşın, ticaret hukukunun evrensel yüzüyle öne çıkmaktadır. Öyle ki ticaret hukukunun uluslararası boyutu ihmal edilerek ulusal boyutunun anlaşılması çok zor bir uğraş olmaktadır. Küresel ölçekte trilyon dolarla ifa edilmesi hasebiyle uluslararası yatırımlar, hem dünya ticaret sitemi için hem de ulusal ticaret hukukları için şekillendirici etkisi söz konusu olmaktadır. Nitekim Türk Ticaret Kanununda yapılan değişikliklerde de bu husus göze çarpmaktadır.
Bu anlamda da eser, uluslararası yatırım hukukunu, sistematik olarak her yönüyle ele almaktadır. Ayrıca eser, konunun bir bütün olarak kolayca anlaşılabilmesine özen göstermenin yanında, uygulamacılar için de hem yatırım süreçlerinde hem de olası uyuşmazlıkların çözümünde rehber olmayı da amaçlamaktadır." (Arka Kapak Yazısı)
Konu Başlıkları
"Hava hukuku iç hukuk ile uluslararası hukukun kesişme noktalarından birisi olmasının yanı sıra çeşitli yönleriyle hem özel hukuku hem de kamu hukukunu ilgilendirmektedir. Kapsamı bu denli geniş ve hukuk dalları arasında multidisipliner bir çalışmayı gerektiren hava hukuku güncel gelişmeler çerçevesinde yeni yorumlara, yöntemlere ve fikirlere ihtiyaç duymaktadır. Uygulamadan kaynaklanan oldukça fazla sorun bulunmaktadır. Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi çatısı altında düzenlenen Hava Hukuku Sempozyumunun temel amacı da bu sorunlara dikkat çekmek olmuştur. Sorunların hepsine yönelik çözüm önerilerinin sunulmasının sadece bu sempozyumla sağlanabilmesi mümkün olmasa da, hava hukukuna ilişkin farklı pek çok konuda değerlendirmeler yapılarak dinleyicinin çeşitli hususlarla ilgili bilgi sahibi olması sağlanmıştır.
Teknolojide meydana gelen yeni gelişmelere bağlı olarak ulus ötesi bir nitelik kazanan hava hukuku, hem devletlerin ulusal çıkarlarını hem de uluslararası toplumun ihtiyaçlarını güncel gelişmeler ışığında dengelemeye çalışmaktadır. Yeni buluşlar, sivil havacılıktan askeri harekâtlara kadar pek çok alanda uygulanmakta, bu durum da ulusal ve uluslararası hukuk kurallarını etkilemektedir. Sempozyumda hava taşımacılığından askeri gerekliliklere kadar hava hukukuna ilişkin konular ele alınmıştır. Uygulamadan kaynaklanan sorunlar hakkında uygulayıcıların gözüyle ve doktriner yaklaşımla değişik bakış açıları ortaya konmuştur. Yapılan tartışmalarla hava hukukunda daha iyi bir hukuk düzeninin oluşturulmasının nasıl sağlanacağı üzerinde durulmuştur.
Hava Hukuku Sempozyumunun, katılımcıların fikir ve görüşleriyle belirli bir algıyı yarattığı kanaatindeyim. Bu sempozyumun hava hukukunda gerçekleştirilen diğer bilimsel toplantılar ve akademik çalışmaların sağladığı sonuçlara da katkıda bulunacağını değerlendirmekteyim." (Arka Kapak Yazısı)
Çalışma izni kavramı geçtiğimiz yüzyıl itibariyle dünyanın birçok ülkesinde kullanılmaya başlanmıştır. Buna ilişkin gerekli yasal düzenlemeler de peşi sıra gelmiştir. Bilhassa gelişmiş ülkelere gerek beyin göçü gerekse işçi göçü adı altında gelen yabancılara ilişkin birtakım yasal düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz olmuştur. Ülkemiz açısından ise özellikle son 10 yıl içerisinde yabancılar hukuku açısından gerek teorik gerekse pratik olarak çok büyük adımlar atılmıştır. Yaklaşık 20 sene öncesine kadar ülkemizde "göç" kavramı çok irdelenen bir kavram olmasa da günümüzde ülke politikalarımızda ilk sıraları almaya başlamıştır. Bu kapsamda Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ve bu kanunu mülga ederek en son yürürlüğe giren Uluslararası İşgücü Kanunu, Türk hukukunda yabancıların çalışma iznine ilişkin son kanun güncellemeleri arasında yer almaktadır. Uluslararası İşgücü Kanunu, bir önceki kanunda ortaya çıkan teorik problemleri çözüme kavuşturmak adına atılmış hukuki bir adımdır. Atılan bu adımın çalışma izniyle ilgili pratikteki bir takım problemleri de çözüme kavuşturması gerektiği yadsınamaz bir gerçek ve ihtiyaçtır.(TANITIM YAZISI)
"Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Kafkaslar bölgesindeki en önemli çatışmalardan birisi, Ermenistan'ın Azerbaycan'ın topraklarının %20'sini uluslararası hukuka aykırı olarak işgal etmesidir. Bunun sonucunda, bir milyon Azerbaycan vatandaşı topraklarını terk etmiştir.
BM ve AGİT kararlarına rağmen çözüme kavuşmayan işgal altındaki Azerbaycan'a ait 7 bölgenin geri verilmesi yolundaki barış müzakereleri, "Rusya-ABD-Fransa" eşbaşkanlığında "Minsk Grubu"nun çeyrek yüzyıldır diplomatik ve hukuki çözüm getirememesi, sınırda geçici ateşkesin ihlalleriyle ve ciddi insan kayıplarıyla neticelenmektedir. Uluslararası ilişkiler literatüründe "Dondurulmuş Çatışma" olarak tanımlanan bu süreç, Avrupa'da etnik-dinsel yeni çatışmaların yeniden alevlenmesi tehlikesini Kafkas dağlarına miras bırakmıştır.
Rusya'nın Ermenistan ile stratejik işbirliği antlaşmasının varlığı, Rusya'nın Gürcistan, Ukrayna, Suriye üçgeninde takip ettiği vekâlet savaşları ve Melez Savaş taktikleri incelendiğinde, Ermenistan ve Azerbaycan arasında sıcak bir çatışmanın tırmanması halinde, Kafkaslar'da dondurulmuş çatışmaları yeni belirsizliklere sürükleme tehlikesine dikkat çekilmelidir. Dağlık Karabağ meselesinin, uluslarararası hukukun öngördüğü esaslar içinde BM, AGİT ve AB kararlarına uygun olarak işgalin sona erdirilmesi, bölgeye kalıcı istikrar, barışı ve refahın egemen olmasında tek kalıcı yol sorunun diplomatik görüşmelerle çözülmesidir.
Bu eser, sorunun tarihi ve siyasal arka planı ışığında, uluslararası hukuka uygun olarak çözümündeki engelleri, tarafların görüşlerini ve geleceğe yönelik olası diplomatik, politik, askeri çözüm yollarını akademik objektiflik kriterlerine bağlı kalarak analizini hedeflemektedir." (Arka Kapak Yazısı)
Konu Başlıkları
"Kitabımızı hazırlarken, uzun kuramsal tartışmalardan kaçınarak, daha çok bugün uygulanan uluslararası hukuk verileri üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte, bugünkü uygulanan uluslararası hukukun da dayanağını oluşturan temel öğelere ilişkin bir kuramsal bölüm ile hukukun toplumdan kopuk bir kurallar bütünü olmadığını ve uluslararası hukukun uluslararası toplumun oluşumuna bağlı olarak geliştiğini gösteren bir tarihçe bölümüne kitabımızda yer vermenin uygun olduğunu düşündük."(Sunuş'tan).
Konu Başlıkları
Kitabın Bölüm Başlıkları:
ULUSLARARASI HUKUKUN KİŞİLERİ
Devletler
Devletler Dışındaki Birimler
ULUSLAR ARASI HUKUKUN MEKANSAL KURALLARI
Kara Ülkesine İlişkin Uluslararası Hukuk Kuralları
Uluslararası Deniz Hukuku
Uluslararası Hava Hukuku
Uzay Hukuku
Çevrenin Uluslararası Düzeyde Korunması
Uluslararası Yargı Ya Da Hakemlik Kararları Ve Danışma Görüşleri Dizini
"Hava sahası, ulusal hava sahası ve uluslararası hava sahası olarak ikiye ayrılmaktadır. Uluslararası hukuka göre, devletlerin ulusal hava sahası kısaca bu devletlerin egemenliği altında bulunan kara ülkesi ile buna bitişik olarak yer alan iç suların ve karasularının üstünde bulunan hava sahasıdır.
Bu tanım, bir devletin ulusal hava sahasının dış sınırının karasularının bittiği çizgi olduğu şeklinde de kabul edilebilir. Bu durum, gerek andlaşmalarla gerekse devletlerin uygulamaları ile teyid edilmiş bulunmaktadır. Bir devletin ulusal hava sahası dışında kalan hava sahası ise uluslararası hava sahasını oluşturmaktadır.
Bu çalışmada ulusal hava sahası, uluslararası hava sahası, uluslararası hukuk, karasuları, iç sular, münhasır ekonomik bölge, açık denizler konuları hukukçular için temel ve özet bilgiler içerecek şekilde anlatılmıştır."
(Önsözden)
Konu Başlıkları