Yazının olay ve olguları "belge"leme ve dolayısıyla ispat konusundaki eşsiz özelliğinden hukukun birçok alanında yoğun olarak yararlanılmakta ve idare hukuku alanında da "yazılılık" unsuruna özellikle idari işlemler bakımından önemli bir işlev yüklenmektedir. Bu işlev kapsamında bireysel idari işlemlere karşı açılacak davaların yazılı bildirim tarihinde işlemeye başlayacağı kabul edilmektedir. Dava açma sürelerinin işlemeye başlayacağı tarih, hiç kuşku yok ki, aslında bu sürelerin ne zaman sonlanacağını da belirleyen en önemli unsurdur. Bu çerçevede Danıştay kararları incelendiğinde, "bireysel idari işlemlere karşı açılacak davaların süreleri idari işlemi öğrenme tarihinden başlatılabilir mi?" diye sormak ve bu soruya cevap aramak kaçınılmaz olmaktadır. Bu soruya cevap aramak amacıyla kaleme alınan bu çalışmada, yazılı bildirim kuralı ile Danıştay'ın yazılı bildirim ve öğrenme karineleri çerçevesinde geliştirdiği "dava açma süresi idari işlemi öğrenme tarihinden başlar" içtihadı çeşitli örnekleri ile incelenmekte ve hak arama hürriyetine uygun bir çözüm yolu önerisi ortaya konulmaktadır.(TANITIM YAZISI)
"2000 yılı sonrasında dünyada ve Türkiye'de mahalli idareler maliyesi alanında yaşanan gelişmeleri dikkate alarak hazırlanan elinizdeki kitapta Türkiye ve Dünyadaki mahalli idareler çeşitli boyutlarıyla ele alınmıştır.
Mevzuattaki değişiklikler dikkate alınarak kitap içeriğinde yer alan konular yeniden gözden geçirilmiş ve mahalli idarelerin gelir ve giderlerine ilişkin veriler güncellenmiştir.
Kitabın bu baskısında, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine göre mevcut içerik gözden geçirilmiş ve güncellenmiştir. Kitap; üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde "Mahalli İdareler" veya "Mahalli İdareler Maliyesi" derslerinin müfredatına uygun olarak hazırlanmıştır. 11. Baskısını yapan kitap, her ne kadar ders kitabı olarak hazırmışsa da, konuların güncelliği, sade ve anlaşılır anlatımı ile konuda hakkında araştırma yapanlara, konuyla ilgili kamu görevlilerine ve sınavlara hazırlananlara da hitap etmektedir."
(Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
"Ülkemizde belediyeciliğin uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Önceleri sadece belediye başkanlığından söz edilirken 09.07.1984 tarihinde yürürlüğe giren 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun ile yeni bir belediyecilik anlayışıyla tanışılmıştır. Bu tanışmayla birlikte belediye ile Büyükşehir belediyesi arasındaki fark konusunda ilk zamanlar vatandaşlar arasında tereddütler oluşmuş bu tereddütlerin halen devam ettiği görülmektedir.
Kitabımızda öncelikle bu tereddütlerin giderilmesine çalışılmış, belediye ile Büyükşehir belediyesi arasındaki farkın ne olduğu üzerinde durulmuştur. Bu arada belediyeciliğimizin geçmişi hakkında da kısa bir bilgi verilmiştir.
İlk zamanlar belediyelerin yönetim organı belediye meclisi ile belediye başkanından oluşmakta iken, 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda belediyelerin yönetim organı, belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanı ile yardımcılarından oluşmuştur. Belediyenin şubesi varsa, şube müdürlerine ve şube kurullarına da belediye yönetiminde yer verilmiştir.
20.07.2004 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda Büyükşehir belediyesi organlarının; Büyükşehir belediye meclisi, Büyükşehir belediye encümenı ve Büyükşehir belediye başkanından oluştuğu, 13.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda belediyenin organlarının keza belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanından oluştuğu hükme bağlanmıştır.
Gerek 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nda, gerekse 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda belediye meclis üyelerinin, belediye encümen üyelerinin ve belediye başkanlarının görev ve yetkileri açıkça hükme bağlandığı halde, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ile 6085 sayılı Sayıştaş Kanunu’nda olduğu gibi sorumlular ve sorumluluk halleri konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir. Yer verilmediği için de zaman zaman sorumluluk konusunda bazı tereddütlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Kitabımız bu tereddütlerin giderilmesine katkı sağlar ümidiyle hazırlanmıştır.
Kitapta sorumluluk halleri belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve belediye encümen üyelerinin her birisi için idari sorumluluk, mali sorumluluk ve cezai sorumluluk başlıkları altında ayrı bölümler halinde incelenmiştir.
Kanunda belediye organlarındaki sıralama belediye meclisi, belediye encümeni, belediye başkanı şeklinde yapılmıştır. Bizimde kitabımızdaki açıklamalarımızı bu sıraya göre yapmamız gerektiği söylenebilirse de; gerek büyükşehir belediye kanununda, gerekse belediye kanununda belediye başkanlarının belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğin temsilcileri oldukları ifade edildiğinden açıklamalarımıza öncelikle belediye başkanlarının sorumluluklarından başlamış daha sonra sırasıyla belediye meclis üyeleri ve encümen üyelerinin sorumlulukları açıklanmıştır.
Bu çalışmamız yürürlükteki belediye mevzuatları ile konuya ilişkin yargı kararları ve karşılaşılan sorunlar göz önüne alınarak kaleme alınmıştır.
Kitabımızın bölüm başlıklarında büyükşehir belediyesi ile belediye ibareleri arka arkaya yazılmıştır. Bu şekilde yazılmasının nedeni hem büyükşehir belediyeleri hem de Büyükşehir belediyeleri dışındaki belediyeler göz önüne alınarak kitabımız kaleme alınmıştır. Bir başka deyişle 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 5393 sayılı Belediye Kanunu birlikte açıklandığı için bölüm başlıkları bu şekilde yazılmıştır." (Tanıtım Yazısı)
"Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kendilerine verilen görevleri kolektif bir disiplin içinde yerine getirmesi gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin aksamadan ve verimli bir şekilde sunulabilmesi, ancak disiplinli bir organizasyonla mümkündür. Kamu görevlilerinin kurum içi düzeni bozucu ve kamu hizmetlerini aksatan davranışlarının önlenmesi ve bu gibi davranışların cezalandırılması için personel kanunlarında bu tip fiiller disiplin suçu olarak tanımlanmış ve bu fiillerin işlenmesi halinde uygulanacak disiplin cezaları belirlenmiştir. Bu çalışma, genel personel kanunumuz olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer alan disiplin soruşturmasını konu almaktadır. 657 sayılı Kanunun 125. ve devamı maddeleri memurların hangi fiillerinin disiplin suçu oluşturacağını, bu fiillere hangi cezaların verilebileceği ve soruşturma usulünü düzenlemektedir. Bu çalışmada bu konulara ilişkin tartışmalı hususlar ayrıntılı bir biçimde ele alınacaktır.
Memurların kurum içi düzeni bozucu davranışlarının yanı sıra görevleri sebebiyle işledikleri suçların soruşturma usulü de kanun koyucu tarafından özel olarak düzenlenmiştir. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçların soruşturma usulünü detaylı bir biçimde düzenlemiştir. Bu çalışmada bu konuya özel bir bölüm ayrılmış ve soruşturma süreci tüm ayrıntıları ile açıklanmıştır.
657 ve 4483 sayılı Kanun hükümlerinin yanı sıra uygulamadaki ağırlığı da göz önünde bulundurularak 2547 sayılı Kanun'un disiplin ve ceza soruşturması usulleri ilgili bölümlerde ayrı başlıklar altında ele alınmaktadır."
(Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
"Adalet MYO ile İİBF'ler için özel olarak hazırlanmış "Temel Hukuk Dizisi" kitapları sayesinde kısa zamanda ve pratik bir şekilde temel hukuk bilgisine sahip olabileceksiniz. Ders programları göz önünde bulundurularak hazırlanan Dizide, şematik ve öz anlatım, örnek soru-cevaplar ön planda tutularak öğrencinin dersi kolay kavraması amaçlanmıştır.
Dizinin "Kamu Görevlileri Hukuku" ismi ile yayınlanan bu kitabında; öğrencilerin sınavlara hazırlanmasını ve memurların hak, yetki ve yükümlülüklerini anlamalarını sağlamak amacıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri esas alınmıştır. Bunun bir nedeni kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında çalışan memurlar ve sözleşmeli personelden oluşmasıdır. Bir diğer önemli neden ise öğretim üyeleri, hâkimler ve savcılar, askeri personel gibi diğer kamu görevlilerinin tabi oldukları mevzuat karşısında DMK'nın genel kanun niteliğinde olmasıdır."
(Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları
"“Türk hukuk sistemi idari yargılamaya ve idari başvuru usullerine ilişkin alanlarda son yıllarda hızlı gelişmelere sahne olmaktadır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin mülgası, Kamu Denetçiliği Kurumunun hukuk sistemimize dahil edilmesi, OHAL işlemlerinin incelenmesine dair kararnameler ve yürürlükteki yasalarda yapılan bir çok değişiklik mevcuttur. Elinizdeki çalışma, idari yargı alanına ilişkin doğrudan ya da dolaylı hükümler içeren yasaların güncel halleri dikkate alınarak hazırlanmıştır." (Tanıtım Yazısı)
"İdari Yargılama Hukukuna ilişkin pratik çalışmaları içeren bu kitap mevzuattaki son gelişmeler esas alınarak hazırlanmıştır. Kitapta yer alan pratik çalışmaların tamamının geniş açıklamalarla birlikte çözümü verilmiştir. Ayrıca pratik çalışmalar İdari Yargılama Usulü Kanunu sistematiğine uygun şekilde düzenlenerek sınıflandırılmıştır. Amacımız idari yargılama hukukuna ilişkin kavramların çalışmada yer alan örneklerle okuyucunun zihninde somutlaşmasını sağlamaktır. Bu kapsamda bu kitaptan hukuk fakültesi öğrencileri ile idari yargı hakimlik sınavına hazırlanan kişilerin faydalanabileceğini düşünüyoruz.
İlerleyen zamanlarda idari yargılama hukukuna ilişkin çözümlü olayları içeren bu çalışmanın idare hukukunun diğer alanlarını ve konuyla ilgili test sorularını da kapsayacak şekilde geliştirilmesini planlanmaktayız." (Tanıtım Yazısı)
"Kamunun ihtiyaçlarının çeşitliliği ve değişkenliği kamulaştırma hukukunun her zaman canlı kalması sonucunu doğurmuş, kamusal alanda meydana gelen ihtiyaçlar ve gelişmeler doğrultusunda kamulaştırma mevzuatında zaman zaman değişiklikler yapılması kaçınılmaz olmuştur. Nitekim son olarak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda 28 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapılmış, örneğin arazi niteliğindeki taşınmazlara değer biçmede uygulanan objektif değer artış oranı, kamulaştırma bedelinin ödenmesi ve iadesi usulü gibi hususlarda yeni düzenlemeler getirilmiştir.
Bununla birlikte; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda olağan kanun yolları temyiz ve karar düzeltme iken 07.10.2004 tarih ve 25606 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5236 sayılı Kanunla olağan kanun yollarının istinaf ve temyiz olarak düzenlenmesi ile iki dereceli yargılama usulüne geçilmesi ve Bölge Adliye Mahkemelerinin de 20.07.2016 tarihinde fiilen faaliyete başlamış olması nedeniyle kamulaştırma davalarında yargılama usulü ve kanun yolları yönünden uygulayıcıların yeni sorunlarla karşılaşması sonucunu doğurmuştur. Bu durum, güncel mevzuat değişiklikleri ile Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri uygulamasını içeren sistematik, çözüme daha kolay ulaşmayı sağlayan bir kaynak kitap ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Kitapta; kamulaştırmasız el atmayı da içerecek şekilde Kamulaştırma Kanununun tüm maddeleri ile imar ve gecekondu mevzuatının kamulaştırmaya ilişkin maddeleri ayrıntılı olarak irdelenmiş, her konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları ile en güncel Danıştay, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına ilgili bölümlerin hemen altında yer verilmiştir. Ayrıca kamulaştırma davalarında yargılama usulü ile istinaf kanun yolu ve temyiz yoluna başvuru halinde izlenecek yöntemler örnek kararlar da eklenerek açıklanmıştır." (Tanıtım Yazısı)
Konu Başlıkları